Dil Üzerine
Dil, sözcüklerden oluşur. Sözcükler kavramları imler. Kavramlar mana (anlam) dünyasının, yani kısaca maneviyatın yapıtaşıdır. Yani dil doğrudan ve yalnızca maneviyata dair bir araçtır.
Maddi evrende yaptığımız gözlemler, topladığımız imgeler, kavram yaratmak için bir baz teşkil eder. Dil zamanla, duyudan imgeye, imgeden kavrama doğru derinleşir, soyutlaşır.
Sözcükler yazı ya da ses biçimlerinde maddiyatın bir parçası olur ve iletilebilir hale gelir. Fiziksel olarak iletilmesi gereklidir, ama yeterli değildir. Bir sözcüğün ait olduğu dili bilmiyorsanız ve kültürünüzde hiçbir karşılığı yoksa, ondan etkilenmezsiniz, manasızdır.
İki insan karşılıklı konuşurken, birbirlerine sözcükler fırlatırlar. Maneviyatın cisimlerini (kavramları) imleyen bu sözcükler ile manevi bir alışveriş yapmış olurlar. Birinin fırlattığı sözcük kimi zaman diğerinin görüşünü değiştirir, kimi zaman da ters teper ve mevcut görüşünü katılaştırır.
Bir lider onu takip edenlere seslendiğinde, o kitle büyülenmiş bir şekilde onu dinler. Görüşlerini, hatta belki de hayatını, önemli ölçüde liderinin sözlerine göre yeniden şekillendirir. Diğer bir deyiş ile onu rol model alır.
Değer verdiğiniz arkadaşınız, sözleriyle size ayna olur ve farketmeden içine düştüğünüz bir yanlıştan çıkmanıza yardım eder. Bir büyü, ona karşı başka bir büyü ile bozulmuş olur.
Aslında her konuştuğumuzda, her yazdığımızda bir büyü yapıyoruz, bazen işliyor, bazen de ters tepiyor.
Dil büyülüdür.
İlgili yazılar;