Türkiye'nin İslamcı ve Ulusalcı Pozisyonlarının Kısır Döngüsü Üzerine
Ulusalcı kesim çok da derine inme gereği duymadan, dogmatik bir tavırla islamın ilkelliğinden, aslında türklerin eskiden pagan olduğu ve paganlığın islamdan daha iyi olduğundan, islamın türkleri geri bıraktığından, dem vururken yanılmaktadır. Çünkü bir kere ortaya akıl konulmamaktadır, kendi pozisyonunun dogmatikleştiği itiraf edilmemektedir, ayrıca islamla paganlığın elma ile tornavidayı kıyaslamak kadar mantıksız olduğu gerçeği yoksayılmaktadır. Yani ulusalcı kesim islamı batıl köylü inancı seviyesine indirgemeye çalışmakla ne yapmak istemektedir? İslam üzerine kaç kitap yazılmıştır, islamın kurumsallığı hangi seviyededir, paganlık tarihin hangi noktasında nasıl bir kurumsallık görmüştür. İslamın “ilkel bir inanç” olduğu perspektifi islama haksızlık değil midir? Ve ulusalcı kesimin “biz de müslümanız ama…” ile başlayan itici ve yapmacık ve yapmacık olduğu için daha da itici yaklaşımını da kimse yememektedir.
İslamcı tarafta ise tanım gereği dogmatik olduğu için bir bağlamda aynı sertlikte eleştiremeyeceğimiz bir yön var gibidir. Ama islamın da 4 halife dönemi sonrası yüzlerce yıl “acaba kuran ne demek istiyor” diye tartıştığını düşünürsek, sünni kelamcıların bu tartışmayı bir noktada “kazandığını” da söylersek, aslında tüm bu dogmaların da pekala ulusalcı kesimin dogmatikliği kadar sert bir şekilde eleştirebiliriz. Artık bilimin doğayı, evrimi, neden sonuç ilişkilerini reddedilemeyecek şekilde gördüğümüz bir noktada; sanatın, müziğin, sinemanın herkesi dinden katbekat etkiler durumda olduğu bu yüzyılda “bunlar boştur” tavrının islama nasıl zarar verdiğini islamcıların kendi içlerinden görerek, buna da sert bir tavır koymalarının vakti çoktan gelmiştir.
Özetle iki taraf da dogmalarla ezber sloganlar atarak paylaşılmış pastayı oynatmayalım tembelliğini bırakmalı ve oyunu gerçekten oynamalıdır. Yoksa iphone’a netflix’e para yetiştirmekten oynayacak bir oyun da kalmayacaktır. Tabi bu da bir seçenektir.