Bir yapı tasarlarken tektiplikten uzak durmak, hem tekrar kullanılabilir parçalar üretmek, hem de bunları zorunlu kılmamak esasıyla hareket edilmesi en faydalı yaklaşımdır.

iPhone örneğinden gidelim. Apple ürünlerinde tektipçi bir yaklaşımı doğru bulur ve uygular. Bu yaklaşım deneyimi kuvvetlendirse de özgürlüğü kısıtlar. Aslında bireyselliğe ters giden çağdışı bir yaklaşımdır. Kaldı ki haritalar uygulamasında, browser uygulamasında genel olarka UX guideline’larda pek de dayatıcı olamadılar. Pull-down refresh’i en son desteklediklerinde ipin ucunun kaçtığı artık belliydi. Google ise Android’i çıkararak Apple’ı sırtından vurmuş olmasına rağmen store’daki yerini kısa bir süre almıştı. Oysa Microsoft Apple’ı sırtından vurduktan sonra, Apple’da hisse almasına rağmen Office uygulamalarını doğru düzgün Mac’lere ship edemedi.

Bireyselliğe giden çağdışı yaklaşım nedir? Şudur. Ben Cihan olarak Apple’ın topladığı verilerle yaptığı profillemelerden hiçbiri ile %100 uyuşamam. %99 olur, ama 100 olmaz. Bu da o en az %1 olan kısımda bana yer açmadığı takdirde ürünü tam olarak ihtiyacıma göre kullanamayacağım anlamına gelir. Bana du durumda tek seçenek kalır o da ürünü kendime göre düzeltemediğimden, kendimi ürüne göre düzeltmek. Ama bu bir sorun ve bu sorun artık gün yüzüne çıkmaya başladı.

Artık “maker tool”ları tercih ediliyor. Instagram bile bir sosyal medya uygulaması olmasına rağmen insanlara daha iyi fotoğraf çekme imkanı vererek piyasada yerini aldı. Airtable excel’i disrupt ederken kullanıcılarına sonsuz seçenek sunuyor. Apple’ın ise bu üretici araçları dünyasında adı dahi geçmiyor. Apple’ın cloud’u bile ancak fotoğraf yüklemeye yarıyor, oysa Amazon’un AWS’si, Microsoft’un Azure’si, Google’ın Cloud’u bambaşka bir dünya sunuyor. Kırk yıllık Microsoft Windows’tan vazgeçti, Linux tercih edenleri de bünyesine alabilmek için.

Devir pazaryeri devridir. Pazarcı elindekini sunar, müşteri de seçer beğenir alır, belediye de pazar yerinin gününü saatini belirler vergisini alır. Pazar de domatesi tek kişi nasıl satmıyorsa, iPhone’da da tek harita uygulaması kabul edilemez.

Peki bunun tasarım ile ne ilgisi var? Ben bir reusable metod yazıyorsam, o metod sistemdeki tek seçenek olmamalıdır. Yani framework dönemi bitti, artık library devri başladı. Package manager’lar da pazaryeridir. Hatta bir proje içerisinde bile tektipleştirme doğru değil diyebilirim. Her kod dosyası yukarıdan aşağıya okunduğunda yaptığını kendi yapmalıdır.

Herkesin kendi işini gördüğü bu dünyada, çoksesliliğin zirve yaptığı bu dünyada, inanılmaz bir israf da zorunlu olarak karşımıza çıkıyor. Herkes kendi düzenini kurmaktan kendi sorumlu olursa, herkes başkası benim yerime düşünmesin derse, herkesin developer falan olması gerekir. Burada da topluluklar devreye giriyor.

Özetle;

  • Apple platform sunar,
  • Developer’lar bu platformda uygulama sunar,
  • User da istediği uygulamayı seçer.

İyi de bu zaten son 30 yılın meselesi değil mi? Ne dedim ben şimdi?

Bu 3’lü yapıyı kullandığınız her şeye uyguladığınızda, çözülmüş gibi görünen sorunun tekrar oluşmaya başladığını görürsünüz. Sorunlu örnekler;

  • iPhone’daki telefon ve sms uygulamaları replace edilemiyor, ve ben örneğin sms uygulaması ile whatsapp’ı yerine tek app kullanamıyorum
  • Whatsapp kullanan biri ile Signal kullanan biri mesajlaşamıyor. Oysa Vodafone’dan SMS atarsam, Turkcell’liye gidebiliyorum
  • Teams’ten slack’e mesaj atamıyorum, ama Gmail’den Outlook’a e-posta atabiliyorum
  • Netflix’teki Netflix Originals’ı, Amazon Prime’dan izleyemiyorum. Oysa Marvel filmini istediğim sinemada izleyebiliyordum.

Biraz daha zorlayayım, bence daha büyük ama görünmeyen sorun;

  • Netflix izlememin tek yolu, Netflix app’leri. Oysa satın aldığım bir DVD’yi istediğim player’dan oynatabilirdim.
  • Garanti’den havale yapmanın tek yolu Garanti Web ve Mobile app’leri.
  • Getir’den sipariş vermemin tek yolu, Getir app’i. Oysa aynı telefon’la istediğim yeri arayabiliyordum.

Deneyimi artıralım derken, özgürlükten kısılan ve tektipleştirmenin çok fazla olduğu bir dünyadayız. Oysa çağ öyle bir çağ değil.