İçinde yaşadığınız hayatın size dayattığı koşullar, ve buna bağlı olarak gelişmiş hayatta kalma araçları, sizi bu mücadelede güçlü kılar. İnsanın akıl yürütebilme, mantık kurabilme becerisi hayat mücadelesinin getirdiği ezberlerin üstünde bir katman kurabilmesini, yaptığı/yaşadığı şeyleri tek tek ezberlemek yerine onu formülleştirebilmesini sağlar. Bu beceri ezberinizde tutmak zorunda olduğunuz şeyler listesini azaltabilmenize imkan tanır. Örneğin; çarpım tablosunu pratik sebeplerle ezberleyebilirsiniz, ama sonsuz olasılıkları ezberleyemezsiniz ve çarpmayı öğrenirsiniz. Bir yemeğin tarifini ezberler onu defalarca yapabilirsiniz, ama bir malzeme bile eksik olsa yapamayacağınızdan ve hayat size bir malzemeyi bir noktada mutlaka eksik kılacağından, bir süre sonra o yemeği yapmayı değl yemek yapmayı öğrenirsiniz.

Gelenek, oluşması ya da anlamlı hale gelmesi bir insan ömrünü aşan alışkanlıkları bize önceki nesilden miras olarak taşır. Geleneğin dünden gelmesi, bugünden kopuk olması potansiyelini de içinde taşımasına sebep olur. Bize miras olarak kalan geleneğin bugünle çarpıştığında (kısmen ya da tamamen) işe yaraması bir yana, kendi içinde bütün kalması gittikçe azalan bir olasılıktır. Mantık çerçevesinde geleneği anlamak için tarihe bakmak gerekir. Bu kadar büyük, ve karmaşık, bir mekanizmayı anlamak gittikçe imkansızlaşacağından, tutarsız bir kurallar bütünü gibi görünmeye başlar. Ayrı ayrı ezberlenmesi gereken bir sürü kurala dönüşür. Bir süre sonra bu ezberler zorlaşacağından, kendisini artık akla yatkın, yani mantıkla çıkarsamaya imkan veren, ve ezberlemesi daha kolay olan formüllere bırakır, bırakmak zorunda kalır.

Dilde gelenekten (dilin organik doğasından) gelen farklı telaffuzlar, yazımlar, bir süre sonra kendi aralarında daha tutarlı, daha az istisnaya sahip bir sisteme evrilme eğilimindedir. Toplum “rakım” kelimesini “raakım” diye okumayı bir anda unutur. Bu örnek öyle gelişmedi ama “yağmur”da olduğu gibi “a” harfini uzatabilmek adına pekala “rağkım” diye de yazmaya başlayabilirdik.

Bir toplum kendine bir lider yaratır ve onu takip ederken tek yapması gereken ona danışmaktır, ancak lider yitip gittiğinde toplumun yapabileceği, ve hayatta kalmayı başaranların da belki istisnasız olarak yaptığı, tek şey yaşadıklarını tahlil edip yarınlara ışık tutabilecek bir mantık çerçevesi kurmaktır. Tüm yaşananları ezberlese de, her olay kendine özgün olduğundan yeni olan olaylara bu ezberlerden akıl yürüterek çözüm üretmek zorunda kalır. Tüm kuralları ezberlemek imkansız olduğundan, her an bir bilgine erişim de kısıtlı olduğundan, kişi, ve toplum, bir sistem kurma gereği duyar. Bu sistemin ezberleri, yani istisnaları, daha az olma eğilimindedir çünkü zaten ezberleyemediği, hatta unuttuğu, için sistemi kurma ihtiyacı hissetmiştir.

Her kural koyucu/lider, toplumuna bir kurallar bütünü bıraktığı gibi bir de anlayışını, kendi -izm’ini, miras bırakır. Bırakmasa da toplum o -izm’i elindeki örneklerden genelleyerek, pratik ihtiyaçları doğrultusunda, mutlaka oluşturur.

İnsan hayatının karmaşıklaşması, zorunlu olarak gelenekten rasyonele doğru bir geçişi bize dayatır. Rasyonellik bir anlamda kaçınılmazdır.

Rasyonelliğe karşı rastgelelik bu oyunu sürekli bozar, ve eski tutarlı kuralların kopuk ve tutarsız geleneklere dönüşmesine sebep olur. Bu bir yandan sonu gelmeyen döngü iken, bir yandan da teknolojik gelişmeler sayesinde gittikçe daha karmaşık bir hayatla başa çıkabilmemize imkan tanıyan düzlem sıçramaları doğrur. İçinden sıçranılan her düzlem bir rasyonellik temeli oluşturur. O temeller, paradigmalar, zaman zaman sarsılsa da, hatta çökse de, gittikçe daha da rasyonel olanıyla, daha az istisnalı olanıyla, yer değiştirir. Rastgelelik rasyonelliği her zaman sınasa da, tarihte gözlemlenen düzlem sıçramaları ve gelişen paradigmalar bizi durmadan daha rasyonel olan, çözünürlüğü sürekli artan bir canlı türü yapıyor.

Bu potansiyelin bir sonu var mı bunu bilmek güç, ama irrasyonellik dönem dönem ne kadar artsa da uzun vadede rasyonelliğin artmak zorunda olduğunu hissetmek güzel.

Ek konu: Kural, çizgi, düzen, nizam, ruler, canon, kanun kelimelerinin etimolojik araştırması ve Zeynep Sayın - Çizginin Boşluğu kitabını ve referanslarını incelemek iyi bir paralellik kurdurur.