Amaçsız Evrenin Savunması
Evrenin bir ereksellik çerçevesinde en mükemmel şekilde yaratıldığını düşünmek, bizi tembelliğe, ne kadar çabalarsak çabalayalım ancak bu mükemmelliği bozacağımız fikrine götürür.
Diğer yandan evrenin bir gelişigüzellik çerçevesinde olabilecek bir şekilde oluştuğunu düşünmek, bizi aktif olmaya, aksiyonlarımız sonucu daha kötüye ya da daha iyiye gidebileceğimiz fikrine götürür.
Dikkat edilmesi gereken nokta, evrenin yaratılmak için gerekli en asgari şartlara sahip olduğu için var olduğunu düşünürsek, daha kötüye gidemeyeceği fikrine kapılabiliriz. Bu da bizi umursamazlığa götürür. Ya da evren o kadar büyüktür ki biz ne yaparsak yapalım zaten etkimiz çok küçük olduğundan olacak olan olacaktır gibi bir kaderciliğe kapılma tehlikesi yine oluşmaktadır.
Gezegenin içinde bulunduğu durumu göz önüne alırsak, bilinen tüm canlı yaşamın yok olması gibi bir sonucu yaratabileceğimizi gördüğümüze göre, bireysel olmasa da kolektif eylemlerimiz bizi yok olmaya götürebilir.
Peki yok olmak neden kötüdür. Bizim varlığımızın iyi olduğu kabulü nereden gelmektedir. Biz yok olursak iyi kötü kavramları da bizimle beraber yok olmayacak mıdır? Evet yok olacaktır. Zaten sorun da budur. Yok olmak. İyi veya kötü olması değil var olması veya yok olması ekseninde ele almaktayız.
Diğer yandan düşük olasılıklı olan, zor bulunan her şey gibi yaşam da değerlidir. Akıl daha da değerlidir. Aklın doğuracakları da daha da değerli olacaktır.
Evren bir döngü içinde değildir, sonsuz soğumaya doğru gitmektedir. Önce olan sonra olanı doğurmaktadır, tekrar tekrar deniyor gibi görünmektedir. Biz de tekrar tekrar denemeli ve bir sonraki üstünlüğe önayak olmalıyız. Tabi olmayabiliriz de. Ancak bunu tercih etmenin tercih etmemekten daha ilginç olduğunu düşünüyorum. Tıpkı yaşamanın, intihar edip ölmekten daha ilginç olması gibi.